NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
هِشَامٍ ح و
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ بْنُ
حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا
حَسَنُ بْنُ
مُوسَى
حَدَّثَنَا شَيْبَانُ
جَمِيعًا
عَنْ يَحْيَى
عَنْ أَبِي
قِلَابَةَ
عَنْ أَبِي
أَسْمَاءَ
يَعْنِي
الرَّحَبِيَّ
عَنْ
ثَوْبَانَ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَالَ
أَفْطَرَ
الْحَاجِمُ
وَالْمَحْجُومُ
قَالَ
شَيْبَانُ
أَخْبَرَنِي
أَبُو
قِلَابَةَ
أَنَّ أَبَا أَسْمَاءَ
الرَّحَبِيَّ
حَدَّثَهُ
أَنَّ ثَوْبَانَ
مَوْلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَخْبَرَهُ أَنَّهُ
سَمِعَ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Sevbân (r.a.)'dan,
Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Kan alanın da kan
aldıranın da orucu bozulmuştur."
Buhârî, savm; Tirmizî,
savm; İbn Mâce, Siyam; Ahmed b. Hanbel, II, 364; III, 465, 474, 480; Darimî,
savm 26.
(Ravî) Şeybân
rivayetinde dedi ki; Ebû Kılabe bana; "Nebi (s.a.v.)'in azatlısı Sevbân
Ebu Esma er-Rahabî'ye, bunu bizzat Rasûlullah'tan duyduğunu haber
vermiştir." dedi.
İzah:
Hadîste söz konusu olan
kan alma, hacamat denilen ve özel bir âletle yapılan baştan kan almadır.
"Kan alanın da kan aldıranın da orucu bozuldu" sözünden Efendimizin
maksadı, kan alan ve kan aldıranın oruçlarının bozulduğunu bildirmek değil»
onların oruçlarının bozulmak üzere olduğunu haber vermektir. Bu ifâde Arapça'da
helak olmak üzere olan için kullanılan "falan helak oldu" tabirine
benzer. "Kadılığa tayın edilen kişi bıçaksız olarak kurban
edilmiştir" hadîsi de bu kabildendir.
Kan aldıranın orucunun
bozulmak üzere olmasına sebep, kan aldırması yüzünden halsizleşmesi gücünün azalmasıdır.
Kan alanın orucunun bozulmak üzere olması da şu yöndendir: Kanı alan kişi, kan
aldıracak olanın başında açtığı yaraya bir borunun ucunu koyar, diğer ucunu da
ağzına alarak emer. Bu emme esnasında boruya gelen kanın boğazına kaçması
ihtimali vardır. Dolayısıyla kan alan kişinin orucunun bozulma tehlikesi baş
göstermiştir. Ama bu, orucun bozulduğunu göstermez. Tabii bu hadîste mevzû-i
bahis olan kan alma, hacamat adı verilen baştan kan akıtılmasıdır. Günümüzde
uygulanan ilmî yollarla damardan kan almanın, kan alanın orucuna hiç bir zarara
olmaz. Kan aldıranın zaafiyetine sebep olacağı için, hadis sadece onun için
geçerlidir.
Ulemânın cumhuruna
göre, kan aldırmak orucu bozmaz. Boğazına kanın kaçmaması şartıyla kan alanın
orucu da bozulmaz. Ancak Mâlik, Şafiî ve Sevrî'ye göre oruçlunun kan aldırması
mekruhtur. Hanefîlere göre mekruh da değildir. Hanefîler Hz. Peygamber
(s.a.v.)'ın oruçlu iken kan aldırdığım bildiren hadîs-i şerîfe dayanırlar.
Ancak kan aldırmak oruçlunun zayıf düşmesine sebepse, Hanefîlere göre de
mekruhtur.
Hz. Ali, Ebû Hureyre,
Atâ, Evzâî, Ahmed, îshâk, Ebû Sevr, İbn Huzeyme, İbnü'l-Münzîr ve İbn Hıbbân
hadîsin zahirine bakarak kan aldırmanın orucu bozacağını söylemişlerdir.
Cumhur, hadîsi yukarıda izah edilidği gibi anlamıştır. Ayrıca bu hadîsin mensûh
olduğu da söylenmektedir.
Hattâbî, hadîsin
anlaşılmasında yukarıda belirttiğimizin yanısıra şu yorumların da bulunduğunu
söylemiştir:
"Hz. Peygamber
(s.a.v.) "Kan aldıran ve kan alan kişilere akşam uğramış ve kan alan ve
kan aldıran iftar vaktine erdi." manasına olmak üzere buyurmuştur. Nitekim
"Akşam vaktine girdi" manasına "sabaha ulaştı" manasına
ise tabirleri kullanılır.
Peygamber (s.a.v.) bu
sözüyle, kan alan ve aldıranı azarlamış ve onlara beddua etmiştir. Buna göre mana;
"Onların oruçları bâtıl olmuştur, onlar sanki oruç tutmamışlardır"
demek olur. Hz. Peygamber'in oruç tutan kişiye "O oruç ta tutmadı, iftar
da etmedi" şeklindeki ifâdesi, bu tevcîhin delilidir.